Tarih: 30 Mayıs 2009
Saat: 20.00
Stad: Denizli Atatürk
Hakem: Deniz Çoban

Bize verileceği kesin yer burası. Bazıları tarafından en güzel deplasman tribünü olarak değerlendiriliyor -en kötüsü de Eskişehir herhalde-. Fotoğrafta da tribün gayet güzel gözüküyor. Hele hele bu tribüne oyuncularımızın maç sonu sevinçle akın ettiğini hayal edince...
Son açıklamalara göre stadın yüzde 8'i bize ayrılmış durumda. Daha fazla olabilirdi aslında ancak Denizlispor yönetimi böyle uygun görmüş. Şu fotoğrafa baktığımda ilk aklıma gelen şey tribünün ortadan bölünerek sağlı sollu Şampiyonluk hasretiyle çok çile çektik'i söylemesiydi.
Maça gitme fikri haftabaşından beri heyecanlandırıyordu beni ancak bu az bir ihtimaldi. Çarşamba günü bir anda bu az olan ihtimal gerçeğe döndü. Yarın sabah Sabiha Gökçen Havalimanında başlayıp, Pazar sabahı yine orada son bulacak bir yolculukta bulacağım kendimi. Çok mutluyum bu deplasmanda yer alabileceğim için. Ancak bugün Forza'da rastlanan şu yukarıdaki resim de içimi burkmadı değil. Biz İstanbul'a indiğimizde, şehrin diğer yakasındaki havalimanında yer yerinden oynuyor olacak. O karşılamada bulunmayı çok isterdim. Neyse, acısını inşallah Pazar günkü şenliklere katılarak çıkartacağız.
Farkındaysanız başka bir seçenek yokmuşcasına konuşuyoruz. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, yüzdük yüzdük denizleri, okyanusları aştık. Derede boğulmaya hiç niyetimiz yok. Gerek bizim maçın taktiksel yönleri hakkında, gerek olası şampiyonluğumuz üzerinde etkisi olabilecek maçlar hakkında konuşmak içimden gelmiyor. Bundan sonra yaşanacak güzellikleri düşünmek daha keyifli.
Gazamız mübarek olsun..
ŞAMPİYONLUK ÇOK YAKIN, SALDIR BEŞİKTAŞ!
Maç ile ilgili sayfalar: BEŞİKTAŞ vs Denizlispor - 2008/09 Süper Lig'de BEŞİKTAŞ - 2008/09 Süper Lig İstatistikler - 17.hafta / BEŞİKTAŞ - Denizlispor
Peki ben bunları neden mi anlattım? Çünkü kendisini Galatasaray maçında stadda gördüm. Zaman zaman Kapalı tribünde maç izlediğini arkadaşlardan duymuştum, televizyonlarda görüntülerine rastlamıştım. Ancak Pazar günü kendi gözlerimle ilk kez şahit oldum. Bu yazıyı yazmayı da bu yüzden uygun gördüm.
Resmi sitemizde bugün rastladım bu habere. Tüm oyuncularımızı toplayıp, birer kol saati hediye etmişler ve bunu resmi siteye haber olarak geçmişler. Muhtemelen 'nasıl akıl ettik ama' diyerek böbürlenmişlerdir de. Koskoca bir sezon boyunca çalışmanın, galibiyetler almanın, şampiyonluğu kazanmanın prim karşılığı Kartal Yuvası'ndan birer kol saatiymiş meğer. Artı olarak maaşların da zamanında ödenmediğini belirtelim. 

Maç başladı. Tribün olarak gayet iyiydik bence. Ancak takım çok iyi değildi. Sivok'un daha ilk dakikada topu çizgiden çıkartıldı, 2 kötü ortayla tehlike yaratılabilecek pozisyonları harcadık. Ancak bu arada rakip de ciddi pozisyonlar buldu. Bu arada Gençlerbirliği 1-0 öne geçti. Tribünler başladı 'Şampiyonluk çok yakın, SALDIR BEŞİKTAŞ!'. Bu tezahurattan kısa süre sonra ilk golümüz geldi. Ben golü kimin attığı bile görmedim, sadece topun ağlara gidişini gördüm. Hatta sevinçten anonsu bile kaçırmışım, arkadaştan öğrendim golü kimin attığını.
İlk yarılar istediğimiz gibi bitti. İkinci yarı rakip etkili başladı, daha ne oluyor bu nasıl defans diyemeden gol yedik. Sezar'ın hakkı Sezar'a, güzel organize edilmiş bir goldü. Tribünler bir 5 dakika duruldu. Tam tekrar vites arttırmaya başlamıştık ki 2.gol geldi. Ben kendimi bu sefer yerde buldum. Yığılmaya bacağı kurban ediyorduk. Ancak yere düştüğümde bana doğru gülümseyen bir başka BEŞİKTAŞLIyı görünce ben de acı macı kalmadı. Birbirimizi kaldık, sırtına vurduk ve omuz omuza ile yeniden desteğe başladık. Maçın son 30 dakikası daha çok Galatasaray'ın top kontrolüyle geçti. Baros ile bir pozisyondan yararlanamadılar. Ancak biz de 3.golü atacakken resmen engellendik.
Maçın sonlarına doğru bir gol sesi duyduk. Sivasspor maçı 3-3 oldu sandık, sevindik ve yakılan meşalelerle coştuk. Ancak daha sonra anlaşıldı ki maç hala 3-2'ydi. Hiç güzel olmadı bu durum. Ancak biz bu skorlarla da avantajımızı zaten koruyorduk. Onun için fazla da dert etmedik. Maç bitiminde de aralıksız 20 dakika makara yaptık. Gayet de güzeldi, keyifliydi.

Chatman, ilk uzatmanın sonunda ise çok kritik iki faul atışıyla maçı ikinci uzatmaya götüren isim oldu. Ancak ikinci uzatmada adeta pilimiz bitti. Haluk 5 faul ile dışarıdayken bir de Muratcan'ı kaşı patladığı için oynatamadık. En kritik dakikalarda takım yorgunluktan koşacak halde değildi. Ve ilk 2 dakikayı üst üste basketlerle geçen Galatasaray maçı koparmasını bildi. 3 maçı da suni farklarla kazandılar. O 3 maçtaki farkı toplasak bir 42 sayı etmiyor, o da ayrı bir konu. 
Maç sonunda takımı çağırdık, alkışladık. Ben şahsen kendi payıma düştüğü kadarıyla hepsine helal olsun diyorum. Bu sezon içerisinde 3 derbi galibiyeti, güzel Avrupa galibiyetleri ve çok heyecanlı anlar yaşattılar. Bu kadro belki şampiyonluğa oynayamadı ama benim gönlümde taht kurdu. Hepinize çok teşekkürler beyler...




Oyuncularımız ve teknik heyetimiz ile gurur duyuyoruz. Çok güzel bir başarıya, çok güzel bir ortamda imza attık. Darısı Türkiye Kupası'nın başına... Teşekkürler beyler...




Neyse ki, bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir misali, nihayet, kupa finalinde bu kombinasyon ile çıktık. Bu kombinasyonun, galibiyetin ve kupanın üzerinde ne kadar etkisi var bilemem ama eminim ki biz televizyon başındakilere ve staddakilere çok güzel şeyler hissettirdi bu forma. Tarihimizden alıntılar görmek, o kombinasyona baktıkca içimizi kaplayan huzura teslim olmak çok güzeldi...
- Takımımız, rakibine kupa maçlarında en son 4 Mayıs 1983'te 1-1 biten maçta sarı kart cezalısı Mehmet Ekşi'yi oynattığı için 'hükmen' yenilmişti. Bu tarihten sonra rakibine karşı oynadığı 15.maçı da kaybetmeyen takımımız, bu karşılaşmaların 11'inden galip ayrıldı, 4 maç ise beraberlik ile sona erdi.
- Şampiyon olarak tamamladığımız 2006/07 Türkiye Kupası maçlarında 7 gol atma başarısını gösteren Bobo, bu sezon da bu başarısını tekrarladı. Bobo, bu sezon kupada oynadığı 642 dakikaya 2'si finalde olmak üzere toplam 7 gol sığdırdı.
- Takımımız, oynadığı 9 kupa maçında 16 sarı, 1 kırmızı kart gördü.
Bariz hakem hataları, başımızdaki teknik direktörlerin yaptığı hatalar, takımın zaman zaman yaşadığı formsuzluk nedeniyle öyle ya da böyle 6 maçlık bir seri oluşmuştu. Bu seri rahatsızlık verici bir hal almıştı ve artık bu duruma el koymamız gerekiyordu. Kupa maçı, rakibin strese girecek olması nedeniyle iyi bir fırsattı. Lig maçını kazanan Fenerbahçe'nin, oyuncularımızı, teknik heyetimizi ve taraftarımızı hırslandırdığı da bir gerçekti. Belki o maçı kazansak bu maçın skoru değişik olabilirdi. Ancak o maçı kaybedince, bu maç daha da kritikleşti ve önemi daha da arttı bizim için.
İkinci yarının başında da Bobo ile pozisyona girdik, yine olmadı. Tam televizyon başında Bobo'nun formsuzluğuyla ilgili konuşurken, 35 metreden attığı gol ile söylediklerimi bir nevi ağzıma tıktı. Ardından bir gol daha. 3.golde Yusuf'un katkısını gözardı etmemek lazım. Rahatladıkca daha iyi oynadık ve güzel bir verkaç ile 4.golü de bulduk.
Son 4 sezonda 3.Türkiye Kupası. Harika bir istatistik. Tek harika istatistik, bu da değil. Fenerbahçe'nin kupa alamama serisinin devamı, Türkiye Kupaları'nda bize karşı yine galip gelememeleri (son galibiyet 4 Mayıs 1983), bize karşı yine finalde sevinememeleri vs vs... Çifte kupa hayalleri kuruyorduk sezonun başından beri. İlki gerçekleşti. Ancak işimiz burada bitmedi. İnşallah 3 maç sonra, bugün kazanılan kupayı daha da anlamlaştıracağız...
- İki takım Çarşamba günü 323.kez karşı karşıya gelecek. Daha önce oynanan 322 maçın 118'ini BEŞİKTAŞ, 120'sini Fenerbahçe kazandı, 84 maç ise beraberlik ile sona erdi. BEŞİKTAŞ'ın attığı toplam 405 gole, Fenerbahçe 436 gol ile cevap verdi.

Bir ara pinpon maçına döndü olay. Biz korner atıyoruz, onlar karşılıyor, biz atıyoruz onlar karşılıyor. Neyse ki, Ekrem'ın ortası, Bobo'nun asisti ve İbrahim'in vuruşu hem kabusu hem pinpon müsabakasına dönen korner çilesini sonlandırdı. Ardından Sivas'tan gol haberi geldi. Stres iki'ye katlanmıştı ki, Tello'nun güzel ortası ve Bobo'nun golü geldi. Tello'nun ilginç golü ise keyif golüydü sanki... Skora bakınca süper bir maç geçirdiğimizi düşünebilirler ama aslında öyle olmadı. Belki Bobo 45+'larda bulduğunu yazsa, iş orada bitecekti. Ancak bize yakışmazdı kolay maç kazanmak. Acı çekmeden hedefe ulaşmak bizim kitabımızda yazmıyor malum!
Liderlik güzel ama havaya girmek büyük hata olur. Çok kritik ve zorlu 3 maç var. Herşeyin farkında olmak ve her ihtimale karşı hazırlıklı olmak lazım. Ama önce kupa finali... Bir hesabı kapatmak mı dersiniz, yıllar sonra ülkedeki ilk duble'yi yapmak için ilk adım mı dersiniz, bilemem. Bildiğim tek şey, o maçın muhakkak kazanılması gerektiği. Tabii mümkünse 90 dakika içerisinde!