25 Mayıs 2009 Pazartesi

Ortaya Karışık Bir Yazı

Maç öncesinden başlamak lazım. Yanılmıyorsam ilk olarak Ernst'i çağırdık tribünlere. Bir baktık tüm takım geldi tribüne. Herkes birbirine döndü, kimse anlayamadı ne olduğunu. Daha sonra bir başka oyuncumuzu çağırdık, yine tüm takım geldi. İyice garipsedik olayı. 3. ve 4.oyuncular geldikten sonra mesajı almıştık. Kimi çağırsak tüm takım gelecekti. Bu hareket tribünü çok etkiledi. Belki ben fazla İnönü'de bulunamadığım için abartıyorum, belki de doğru bir gözlem yapıyorum, bilemeyeceğim. Ancak bana sanki maç öncesi diğer maçlara göre daha ateşliymiş gibi geldi. Sanki takımın birlikteliği herkesi daha da hırslandırmış gibiydi.
Maç başladı. Tribün olarak gayet iyiydik bence. Ancak takım çok iyi değildi. Sivok'un daha ilk dakikada topu çizgiden çıkartıldı, 2 kötü ortayla tehlike yaratılabilecek pozisyonları harcadık. Ancak bu arada rakip de ciddi pozisyonlar buldu. Bu arada Gençlerbirliği 1-0 öne geçti. Tribünler başladı 'Şampiyonluk çok yakın, SALDIR BEŞİKTAŞ!'. Bu tezahurattan kısa süre sonra ilk golümüz geldi. Ben golü kimin attığı bile görmedim, sadece topun ağlara gidişini gördüm. Hatta sevinçten anonsu bile kaçırmışım, arkadaştan öğrendim golü kimin attığını.
İlk yarılar istediğimiz gibi bitti. İkinci yarı rakip etkili başladı, daha ne oluyor bu nasıl defans diyemeden gol yedik. Sezar'ın hakkı Sezar'a, güzel organize edilmiş bir goldü. Tribünler bir 5 dakika duruldu. Tam tekrar vites arttırmaya başlamıştık ki 2.gol geldi. Ben kendimi bu sefer yerde buldum. Yığılmaya bacağı kurban ediyorduk. Ancak yere düştüğümde bana doğru gülümseyen bir başka BEŞİKTAŞLIyı görünce ben de acı macı kalmadı. Birbirimizi kaldık, sırtına vurduk ve omuz omuza ile yeniden desteğe başladık. Maçın son 30 dakikası daha çok Galatasaray'ın top kontrolüyle geçti. Baros ile bir pozisyondan yararlanamadılar. Ancak biz de 3.golü atacakken resmen engellendik.

İlk yarıda Emre'nin kırmızı kartını atlayan, ikinci yarıda Emre'ye yine kart verebilecekken es geçen hakem, verilse hiç bir şey denmeyecek İbrahim Üzülmez'in penaltı pozisyonundan sonra bu sefer de Yusuf'un NET penaltısını vermemişti. Hakem belli ki art niyetliydi. 'Tribün baskısına aldırmıyorum ben' demeye çalışan, bunu kararları ile herkese göstermeye çalışan bir zavallıdan farksızdı.
Maçın sonlarına doğru bir gol sesi duyduk. Sivasspor maçı 3-3 oldu sandık, sevindik ve yakılan meşalelerle coştuk. Ancak daha sonra anlaşıldı ki maç hala 3-2'ydi. Hiç güzel olmadı bu durum. Ancak biz bu skorlarla da avantajımızı zaten koruyorduk. Onun için fazla da dert etmedik. Maç bitiminde de aralıksız 20 dakika makara yaptık. Gayet de güzeldi, keyifliydi.

Şimdi baktım da bu bir maç yazısı olacaktı. Ben araya benim yaşadıklarımı da katarak ilginç bir şey çıkardım. Sanırım taktik-teknik'ten çok, şu anki durumu keyfini çıkarma isteğimden kaynaklanıyor bu. Bu blogda kendi çapımda çok şey yazdım taktik-teknik açısından, biraz da böyle ortaya karışık takılayım :) Kime ne zararı var...

Tribünlerin ilk yarının sonlarına doğru söylediğini yazarak bitireyim yazımı;
ALLAH ALLAH ALLAH ALLAH SALDIR BEŞİKTAŞ!
ŞAMPİYONLUK ÇOK YAKIN SALDIR BEŞİKTAŞ!

Maç ile ilgili sayfalar: BEŞİKTAŞ vs Galatasaray - 2008/09 Süper Lig'de BEŞİKTAŞ - 2008/09 Süper Lig İstatistikler - 2008/09 Derbiler

Hiç yorum yok: