Manisaspor'un iddiası yoktu, Bucaspor zayıftı bahanelerinden sonra bu maçla ilgili bahane ise 'Trabzonspor sahaya yedek kadroyla çıktı' oldu. Öyle ki, bu argümanın arkasına sığınanlar Burak-Umut ikilisinin yerine oynayan Alanzinho-Yattara ikilisini bile yedekten saydılar. Yetmedi, Polonyalı ikizleri sanki turşularını kurmak için almışlarcasına onları da yedek saydılar. Sanki bu ülkede kimse 'duble' yapamıyormuşcasına, en yakın rakibinin 5 puan önündeki Trabzonspor kupadaki ya tamam ya devam maçına 'sözde' yedek kadroyla çıkıyor. Haftada bir kereliğine 3 maç yapmaktan korkanlar söylesinler biz ne yapalım? Birileri, ilk yarıda Trabzonspor deplasmanına Rapid Wien deplasmanından hemen sonra çıktığımızı hatırlatsın bu insanlara bir zahmet.
Bu bahaneleri bir kenara bırakalım şimdi. İlk yarıda yine müthiş bir BEŞİKTAŞ vardı. 6 defansif oyuncu + 1 kaleci ile maça çıkan lidere 45 dakikada 2 gol atıldı, birkaç pozisyondan yararlanılamadı -ki birinde Almeida'nın yakaladığı pozisyon ofsayt diye kesildi ancak alakası yoktu-, yüzde 64'lük topla oynama yüzdesi elde edildi. İkinci yarı başında çift ön liberoya dönmek iyi bir hamle olabilirdi. Belki de 55-60.dakikalar beklendi bu hamle için ancak ikinci yarının başında bir gol ve bir direkten dönen top olunca işler karıştı. Trabzonspor daha sonra Alanzinho ile bir pozisyondan daha yararlanamadı ancak genel olarak gerekli baskıyı kuramadı.
Rahat giden maçın son dakikalarda Gaziantep BŞB'nin 1-0 ve 2-1 önde oluşuyla zaman zaman sıkıntıya girmesi bir BEŞİKTAŞ klasiği. Onun adını etmemek lazım ancak defansın hala eksiklerinin bulunduğunu da gözardı etmemek lazım.
Quaresma'nın golü kupada yılın golü olur mu? Valla olur. Almeida'nın golünden önceki organizasyonu da es geçmeyelim. Çetenin iş başı yaptığını görmek harika. Gol atamayan tek yeni transfer Fernandes kaldı, ki o da kaleyi birkaç kez yokladı ve yakın gelecekte bir gol atacağının sinyallerini verdi. Diğer taraftan geniş kadro yüzünden Bobo ve özellikle Ernst'in kesilmesine hala alışamadık. Bu arada Bobo'nun girdikten 10 saniye sonra topla buluştuğunda kontraya çıkan 2 arkadaşını görememesini es geçmeyelim.
Maçın benim açımdan en stresli anı ise Ersan'ın sakatlanmasından hemen sonra oyuna girecek oyuncu belli değilken bir anda ekranda Ernst'i soyunurken gördüğümüz andı. En son 'Ernst sakın oyuna girmeeee' diye kendi kendime haykırdığımı ve spiker oyuncu değişikliği olacak dediğinde 4.hakemin yanında Ernst'i göreceğim diye ödümün koptuğunu hatırlıyorum. Neyse ki kulübüde biri duruma el atmış olacak ki oyuna giren oyuncu Ekrem oldu...
Ve son olarak Ersan... Güzel biten gecenin ilerleyen saatlerde yerini hüzne bırakmasını sağlayan haber oldu Ersan'ın sezonu kapatması. Biz, Sivok dönsün de Sivok-Ersan tandemini görelim derken Sivok dönemeden Ersan'ı kaybettik. Futbolcuların genelde 'ayağım kırılsaydı da şu sakatlığı yaşamasaydım' dediği, iyileşme sürecinin 6 aydan başladığı bu sakatlık hem Ersan'ın, hem bizim canımızı çok yaktı/yakacak...
Maç ile ilgili sayfalar: 2010/11 Türkiye Kupası'nda BEŞİKTAŞ - İstatistikler 2010/11 - Türkiye Kupası Tarihi I - Türkiye Kupası Tarihi II
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder