6 Aralık 2010 Pazartesi

Kusursuz Bir Hafta... 1-0

Maça ayrı, olaylara ayrı yazı girmek en doğrusu herhalde. İlk önce maç yazısıyla başlayalım o halde.

- 90 dakika boyunca direkten dönen top, az farkla auta çıkan toplar, Toraman'ın atamadığı, Holosko'nun kaçırdığı ve daha sonra golü bulduğu pozisyonlar ve maçın son 20 dakikasında değerlendirilemeyen hızlı hücumlar vardı. Bursaspor'un tek ciddi pozisyonu direkten dönen, biraz da bizi şansın koruduğu pozisyondu. Son şampiyonu oynatmadık, golü bulduk ve bunun savunmasını iyi yaptık. Yapılması gereken de buydu...

- Schuster'in Necip-Ali Kuçik seçimleri hepimizi çok mutlu etti. Bu maça dair tek hoşumuza gitmeyen Necip'in oyundan alınması oldu. Schuster o an neyi düşündü kestirmek zor ancak yanlış yaptığını düşünüyorum. Ali Kuçik'in yavaş yavaş yorulma emareleri gösterdiği dakikalarda çıkması doğruydu. İki genç oyuncuya oyundan çıkarlarken verilen destek de muazzamdı.

- Bir hücum pres nasıl yapılır, nasıl takımca bir topu kapmak için uğraşılır ve presle kapılan 2 top nasıl kullanılır güzel bir dersi oldu golümüz. Topu kaptırdıktan sonra yılmayan ve Ergiç'ten topu kapan Ersan'ı, araya girip Hilbert'e aktaran Aurelio'yu, hiç tereddüt etmeden harika bir pas çıkartan Hilbert'i ve ilk kaçırdığı pozisyonun aksine güzel bir vuruş yapan Holosko'yu tebrik etmek lazım...

- Golden sonra Kapalı Tribün cidden çok fenaydı, tepe kamerasından bunu kısa süreliğine de olsa net görebildik. Aynı şekilde golden sonraki pınarbaşı da mükemmeldi. En kısa sürede görüntülerini elde etmek lazım.

- Kazanılan Galatasaray ve Bursaspor maçları tabii ki çok önemliydi. Şampiyon olduğumuzda dahi devam eden 'BEŞİKTAŞ büyük maç kazanamıyor' açıklamasına nispet yapıyoruz sanki. Bu galibiyetler diğer taraftan Kasımpaşa ve Konyaspor maçındaki puan kayıplarını düşündürtüp canımızı yaksa da şu an ilk etapta keyfini çıkarmak gerek.

- Direkten dönen toptan hemen önce top taça çıktığında hangi top toplayıcı çocuk topu bir anda oyuna sokturduysa, ben olsam harçlık veririm kendisine, bir de alnından öperim. Bu tür akıllı çocukları çok seviyorum. Kenardan bile oyunu çok iyi okuyabiliyorlar...

- Ertuğrul Sağlam, eskiden çok sevdiğim seni şu an hiç sevmiyorum. Hatta seni BEŞİKTAŞ'ın teknik direktörüyken çözdüğüm bir huyun nedeniyle sevmemeye başlamıştım. Kazandığın süreçte hakkın yense dahi centilmenlik ayakları yapıp, hakemleri destekleyen sen, kaybettiğin an bir anda hakemlere giydirmeye başlıyorsun. Fırat Aydınus'un bu maçta verdiği kararları her maçta uygulamasını beklediğini söyleyerek yine sinsice bir açıklamaya imza attın. Guti'nin sarı kart verilebilecek pozisyonundan bahsederken Ozan İpek'in Hilbert'i iki kez ve Turgay'ın Ersan'ı bir kez resmen itişinden neden bahsetmedin acaba?

- Volkan Şen'in de ruh halini merak etmedim değil. Kırmızı kart gördükten sonra tribün ile arasında hiç bir problem yokken durduk yerde tahrik etmesi sonucu 30bin kişi annesine küfretmeye başladı. Bir mutluluk mu kapladı bünyesini, yoksa rahatladı mı tribün kendisini kaşıyınca acaba?

- Ve son olarak; Deli'miz, o sahaya bayrakla giren elemana o çelmeyi takabilse ne olurdu? Surat ifadesinden anlayabildiğim kadarıyla hiç iyi şeyler olmazdı. Seviyoruz seni Deli İbrahim... :)

Maç ile ilgili sayfalar: BEŞİKTAŞ vs Bursaspor - 2010/11 Süper Lig'de BEŞİKTAŞ - İstatistikler 2010/11

2 yorum:

Adsız dedi ki...

eline saglik hocam....deli bi yana,tum diger oyuncular bir yana...

Ömer dedi ki...

Eyvallah, teşekkürler. Deli'miz hakikaten bambaşka biri. Şimdiden Beşiktaş efsaneleri arasına girdi. İleride çocuklarımıza hırsını, mücadele gücünü anlatacağımız bir oyuncu olarak...