3 Ekim 2007 'te canımız çok yanmıştı. 90+3'te gelen gol ile yıkılmıştık. Belki o gün 1 puan alabilseydik Porto'dan, o sezon ki Avrupa maceramız daha değişik şekilde sonlanacaktı. Bir başka Porto maçı ve bu maç da yakın geleceğimizi etkileyecek öneme sahip.
Kazanırsak, Barış Kupası'nda yarı finale çıkıyoruz. Ve bu belki de Pazar günü oynanacak Süper Kupa'nın ertelenmesine neden olacak. Yok, yarın yenemezsek kupadan eleniyoruz ve Pazar günü Olimpiyat Stadı'nda Fenerbahçe ile karşılaşıyoruz. Ortada bir zorunluluk hali var. Kazanmak zorundayız. Takıma böyle bir zorunluluk halini sezonun başında yüklemek ne kadar doğru olur bilinmez. Ancak prestjili bir kupaya katılmışken, insan ister istemez heyecanlanıyor ve turlama hayali kuruyor.
Zorunluluk halinin yanısıra bir de zorluluk hali var. Saat 23.30'da başlayıp, Futbol Smart'ın yayınlayacağı maçı izleyebilecek cafe bulma zorluğu. Takımımızın sahada, bizim maçı izleyebileceğimiz mekan bulma konusunda işimiz rastgitsin, ne diyeyim... Yarın akşam yarı finalde rakibimiz Atlante/Aston Villa başlıkları atabilmek, ayrıca Sevilla şehrinde 2005 Kasım ayında elde ettiğimiz (Uefa Kupası'ndaki 3-0'lık Sevilla yenilgisi) kötü anıları silebilmek dilegiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder