20 Eylül 2011 Salı

Cenk'in Canı Sıkılınca...; 3-1

Maçın dönüm noktası ve ikinci yarının özeti başlıkta gizli. Şöyle ki, Cenk o büyük hatayı yapana kadar 2 devre değil, 12 devre oynasak gol atabilecekmiş gibi gözükmeyen Ankaragücü, o hatayla bir anda ümitlenmiş oldu. Kalan 37 dakika ise takım için ufak çaplı bir sınava dönüştü. Rahat kazanılacağı düşünülen maç 53.dakika itibariyle bir anda ortaya gelmişti. Biz bu ufak çaplı sınavı bir sürprize izin vermeyerek geçtik. Ancak geçerken Maccabi Tel Aviv maçı sonrası söylediğim bir şey de çıkmış oldu: Bu takım her maça en az 2 gol atma parolasıyla çıkmalı çünkü bu sezon da hemen her maç en az 1 gol yiyeceğiz/yiyebiliriz.

En son aynı maçta 3 kafa golü bulduğumuz maç hangisidir? Ben hatırlayamadım açıkcası. Hava toplarındaki etkinliğimiz, defans oyuncularımızdan bu konuda şu ana kadar maksimum verimi almamız ve yan top organizasyonlarımızın bir süredir rakip takımlar için tehlike arz ediyor oluşu çok güzel. Bu konuda Fernandes'e de ayrı bir parantez açmak gerekiyor herhalde.

Edu'nun Maccabi Tel Aviv maçına nazaran daha iyi bir futbol ortaya koyduğunu da söylemek lazım. Bundan sonra fikrimiz ne yönde olur bilemiyorum ancak bu maç özelinde konuşmak gerekirse gayet istekliydi ve doğru işler yaptı. İlk yarıda topu sola çekerek şut çektiği pozisyon ve arkadaşlarına tüm maç boyu hazırladığı iki pozisyon bahsettiğim doğrulardandı. Verkaç denemelerinde de gayet başarılıydı.

Quaresma'nın trivela asistleri bünyede fena alışkanlık yaptı. Daha dün taraftarın kendisini, kendisinin de taraftarı ateşlediğinden bahsetmişti. Bugün karşılıklı sevgi ve saygının onun oyunu ve tribünün performansı üzerinde ne denli etkisi olduğunu tekrar gördük. Mustafa'nın golle tanışması harikaydı ve dediği gibi o asistten sonra pozisyon golle sonuçlanmasa ayıp olurdu. Simao kıpırdanmaya başladı. Son dakikadaki pozisyon ve direkten dönen şutundan biri golle sonuçlansa daha güzel olacaktı. İsmail ve Ekrem'den hücumda beklediğimiz katkıyı alamıyor oluşumuz düşündürücü. Bir diğer düşündürücü konu ise Necip'in formsuzluğu. Bir süredir eski havasında değil gibi sanki. Aksine Aurelio'nun da 5-6 sezon öncesinden kesitler sunduğunu görüyoruz son 2 maçtır. Egemen bildiğimiz gibi çalışkan. Sidnei golleriyle kalbimizi çaldı bile. Ancak net konuşmak için daha güçlü takımlarla oynamak lazım.

Tribün maçın başında gayet iyiydi. Gol sonrası bir süre duraklama oldu ancak rakibin golü bulmasıyla tribün kendine geldi. Hakem üzerinde iyi bir baskı kuruldu. Takımın daha arzulu mücadele etmesinde etken olundu. Maç sonucu da son 10 dakikada gelen gollerle değişince güzel bir akşam geçirmiş olduk.

Şu an itibariyle 2.lig'den bir takım bir resmi maçta rakibimiz olsa Ankaragücü'nden çekindiğimizden daha çok çekiniriz herhalde. Son 9-10 senedir bizim bu kadar ezdiğimiz, onların da bu kadar ezildiği bir eşleşme yoktur herhalde. İnsanın olacaksa Ankaragücü gibi düşmanı olmalı. Bu arada deplasman tribününde bu maçta etkinlik beklerken, beklentiler yine gerçekleşmedi. Ankaragücü tribünü pankartsız, formasız, atkısız bir şekilde yaklaşık 150-200 kişiydi sadece...

İnönü'de yapılan 2'de 2 ardından gözümüz kulağımız Bursa'da artık...

Maç ile ilgili sayfalar: BEŞİKTAŞ vs Ankaragücü - 2011/12 Süper Lig'de BEŞİKTAŞ - İstatistikler 2011/12

Hiç yorum yok: