23 Eylül 2011 Cuma

Arefe'yi Gösteririz, Bayramı Asla...; 1-2

Maçın gidişatını bana kurgulatsalar, bu senaryoyu ben bile yazamazdım herhalde. Ya rakip takıma acırdım, ya da biraz ufak atayım derdim. Maçı 3 dakikada 1-0'dan 1-2'ye çevirmenin ve bunu 11'e 10'ken değil de, 10'a 10'ken yapmanın 'mucize' dışında herhangi bir karşılığı yoktur sanırım.

Bu gül gibi mucizenin dikenli tarafı ise yanında getirdiği polemik konusu. Simao ve Fernandes'in (ki Fernandes'in çıkarılışı hataydı bence) oyundan alınışları ve Quaresma'nın oyundan atılması mı bu skoru getirdi, yoksa maç boyu televizyon başında eleştirdiğimiz, ilk golde de Batalla'dan çalımı yiyerek golün yenmesinde payı olan İsmail'in iki ortasıyla gelen iki kafa golü tamamen tesadüften ibaret miydi? İşte buna karar vermek zor. Portekizliler sahada olsaydı ne o duran topu İsmail kullanacaktı, ne de herhangi biri 2.goldeki deparı atacaktı, bu doğru. Ancak bu demek değil ki, Portekizliler takıma bir şey katmıyor. Diğer yandan, takımın Eskişehir'den sonra Bursa deplasmanında da benzer bir performans ortaya koyması deplasman kadrolarında birkaç değişiklik denenmesinin doğru olabileceğini düşündürtmüyor da değil.

Takımın yan pas yapa yapa bir hal olması, hızlı hücuma çıkamaması, topu hızlı dolaştıramıyor oluşu, Quaresma ve Simao'nun presi yiyince özellikle deplasmanlardaki maçlarda bariz şekilde zorlanması dikkat edilmesi gereken hususlar olarak tekrar göze çarptı. Quaresma'yı bir kez daha bu kadar kötü oynarken görür müyüz bilmiyorum ama oyunda kaldığı süreçte tek olumlu işi 70.dakikada direği sıyırıp auta çıkan şutuydu sanıyorum. İkinci sarı kartı gördüğü pozisyonda büyük de bir sorumsuzluğa imza atmış olsa da, Quaresma'ya kızmak mümkün olmuyor. Sanıyorum kendisinde şeytan tüyü var... Quaresma bir tarafa, Simao'nun da sakatlıktan sonra kendini toparlayamadığı aşikar. Bu ikiliye bu sezon boyunca fazlasıyla ihtiyacımız olacak. O yüzden eleştirinin dozunu da iyi ayarlamak lazım. Nitekim, Quaresma'yı göremesek de, oyundan takıma katkı veremedikleri gerekçesiyle alınan Simao ve Fernandes'in Holosko'nun golüne sevinirken ki hallerini görmek bile mutlu ediyor insanı.

Diğer yandan, Sivok ve Holosko da birer övgüyü hakediyorlar. Sivok'a diyecek bir şey yok zaten. Bizimle geçirdiği süreçte defansta yaptığı basit hatalar veya gördüğü ucuz kartlar olmadı değil. Ancak her zaman elinden geleni yaptığından emin olduk ve hırsının hayranı olduk. Bugünkü gol ve sonrasında da çok içtendi. Kritik bir zamanda kritik bir gole imza attı. Holosko ise kabul etmek gerekir ki yetenekleri sınırlı bir oyuncu. Bu blogu açtığım günden bu yana acımasızca eleştirmişliğim de olmuştur kendisini. Özellikle bir Rapid Wien deplasmanı hatırlıyorum ki, aman aman. Ancak onun da takım için bir şeyler yapmaya çalıştığından ve kötü niyetli olmadığından son derece eminiz. Gol sonrası sevinci de görülmeye değerdi.

Atlanmaması gereken bir güzel hamle de Carvalhal'den geldi. Tribünün tepkisini çektiği sırada sarı kartlı Egemen'i oyundan alışı on numara bir değişiklikti. Hakemin de kontrolü kaybetmesiyle hiç beklenmedik bir anda ikinci sarı kartı görüp atılabilirdi Egemen. Bu açıdan tebrik etmek lazım Carvalhal'i.

Son olarak Bursaspor tribünü ve Ertuğrul Sağlam... Bursaspor tribünü ile ilgili bir şey yazmak gereksiz aslında. Hele ki Aralık 2010'dan sonra. Ancak bir türlü uslanmayan, akıllanmayan bu tribün, bu maçta yine bizimle uğraşmanın cezasını çekti. Kendinden geçmiş şekilde bize küfredenleri 2.golden sonra ölüm sessizliğine gömülmüşken görmek her şeye bedeldi... Bizden nefret ederken, takımlarını bizim bestemizle ateşlemeye çalışmaları ise acizlikten ibaretti. Ertuğrul Sağlam'ın ise BEŞİKTAŞ'a dur durak bilmeden küfreden taraftarları savunması, çok güzel destek verdiklerini iddia etmesi trajikomikti.. Ertuğrul'a akıl fikir, Bursasporlulara sabır dilemekten başka yapacak bir şey de yok aslında.

Seni sevmeyenlere, sana nefretini kusanlara koz vermedin, düşmanı güldürmedin ya, çok büyüksün BEŞİKTAŞ...

Maç ile ilgili sayfalar: BEŞİKTAŞ vs Bursaspor - 2011/12 Süper Lig'de BEŞİKTAŞ - İstatistikler 2011/12

Hiç yorum yok: