2.haftadaki İstanbul BŞB maçında yaşadığımız sorunları bu maçta yaşamamayı umuyorduk ancak bir şeyler yine istediğimiz gibi gitmedi. Schuster, bu maçta da bir şeylerde inat etti. Maça orta sahayı kuvvetsiz tutarak başladı. 10 kornerden sonuç çıkaramayan takım, rakibin ilk kornerinde Cenk'in hatasıyla golü yedi. Orta sahadaki eksiklik Aurelio'nun hamlelerine de etki etti, 10 kişi kaldık. İlk yarı sonunda Schuster yanılmıştı. İkinci yarıda aynı şeyleri denemeye devam etti. Dakikalar geçtikçe, orta sahadaki eksikler belirginleşmeye başladı. O arada Simao sahneye çıktı ve kişisel becerisiyle skoru eşitledi. O an Schuster inadından vazgeçip, kontrolü elimize aldırabilirdi, yine yapmadı. Maç boyunca yapması gereken hamleyi dakikalar 87'yi gösterdiğinde yaptı. Ancak bu kez de şans yanımızda değildi. Hamlenin yapılması gereken dakikaları sağ salim atlatıp, hamle yapıldıktan sonra yıkıldık.
Hocamızın arkasındayız, bu sezonu onunla tamamlamak, gelecek sezona onunla başlamak istiyoruz. Ancak aynı zamanda kendisinden gerektiği yerde stratejilerinden taviz vermesini ve oyun sistemlerinde esneklik olmasını da istiyoruz. Gelinen nokta itibariyle sezonun 2.haftasına dönmüş gibi olduk. Schuster'in ilk İstanbul BŞB maçında aldığı ders bir süre doğru kadroyu çıkarmasını sağlamıştı. Bakalım bu İstanbul BŞB maçı da aynı etkileşimi gösterecek mi.
Beklerin zorunlu olarak değişiminin takımı etkilediğini belirtmek gerek. Cezalı Hilbert ve haftaiçi idmanlara çıkamayan İsmail'in bu kadronun değişilmezi olacaklarını düşünmeye başladık. Ekrem ve İbrahim Üzülmez fazlasıyla yetersiz gözüktüler bu maçta. Cenk'i savunacağız tabii ki. Yediği bir iki hatalı golle yargılamayacağız, kurda kuşa yem etmeyeceğiz. Ancak birileri bazı topları yumruklayabileceğini, her pozisyonda her topun hakimiyetini sağlayamayacağını söylemeli kendisine. Guti'nin bu kadar geride top alıyor oluşu, orta sahadaki dizilişin yarattığı bir diğer dezavantaj. Mücadelenin göbeğindeydi girdi, rakiple sürekli boğumak zorunda kaldı, top taşırken yine yoruldu ve bunları sakat sakat yaptı.
Çarşı'nın çocuğu Fırat, bu İstanbul BŞB maçında da bizi katletmeye devam etti. Bir Fenerbahçe veya Galatasaray maçında çıkmayacak kartlar bize çıkmaya devam ediyor. Sıkıyorsa aynı hakem, benzer pozisyonlarda direkt kırmızı kartı Emre'ye çıkartsın da görelim. Bu ülkedeki futbol adaleti bu beş para etmezlerin elinde olduğu sürece biz delirmeye devam ederiz, başka da bir şey olmaz...
Bilet satışındaki haberlerde kullanılan rakamlar arasında uçurumlar vardı ancak ne 3bin, ne 42bin rakamları doğru çıktı. Buna rağmen, benim beklediğimden daha kalabalıktı tribünümüz. Muhtemelen yaklaşık 30bin kişi vardı ve bu geçen hafta İnönü'de 2 maç oynamış, gelecek haftaiçi'nde de 2 maç oynayacak bir taraftar topluluğu için gayet iyi rakam. Uzaktan çekilmiş fotoğrafların tadına doyulmuyor bu stadda. Destek desen, bu stadda rekor kırmasıyla övünenlerin 1 sezon boyunca yaptığı tezahurat kadardı. Olimpiyat, soğuk, puan farık demeden o stada akın eden herkese sonsuz teşekkürler. Helal olsun hepinize...
Günün 3 güzelliği vardı. 1- Taraftarın ortaya arşivlik fotoğraflar çıkarması. 2- Ersan için maç öncesi giyilen jest t-shirt'leri. 3- Simao'nun golü ve gol sonrası hırsı. Günün sinirlendirici yanı ise 26 puanlı İstanbul BŞB'nin bizden aldığı 6 puan olmasa, şu an kümede kalma derdini yaşıyor olmasıydı...
Unutmadan: Birileri Kadıköy'de bizi anmış. Onlara da 20 Şubat'ı beklemelerini öneririz... Hesabınızı o zaman toptan keseriz.
Maç ile ilgili sayfalar: BEŞİKTAŞ vs İstanbul BŞB - 2010/11 Süper Lig'de BEŞİKTAŞ - İstatistikler 2010/11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder